Sunday, 9 September 2012

Hakan Günday - MALAFA

İlginç bir roman.
Öncelikle dili enteresan. Enteresan kelimeler var, argovari. Ama argo mu değil mi anlamak güç. İlk sayfalarda " yazar burada ne demek istemiş " durumuna düşüyorsunuz ama ilerledikçe alışıyorsunuz bu kelimelere. Ve tüm kitap boyunca bu kelimeler devam ediyor, bu nedenle es geçmeyiniz..

Güneye tatile gittiğinizde mutlaka farketmişsinizdir. Büyük dericiler, kuyumcular, halıcılar vardır. Baya büyük geniş yerler : hatta halı sarayı, deri dünyası falan derler isimlerine. Türk turiste yönelik olmadığı her halinden bellidir. İşte roman, böyle bir kuyumcuda geçiyor. İçinde pek çok oda ve çalışan olan bir kuyumcu. Topaz Jewellery.

İşin kurdu olmuş tezgahtarların müşterileri nasıl tanıdıkları ve avladıkları anlatılıyor. Tezgahtarlar arası rütbe ilişkisi işin anlatılan bir diğer yanı. Tur operatörlerinin işe ne kadar dahil oldukları ve alınan komisyonlar ise işin başka bir yüzü. Olayımız, 2 çocuklu bir İsviçreli ailenin bir tur otobüsü ile beraber Topaz'ı ziyaretiyle başlıyor. Pazarlık kıran kırana gidiyor, satışlar yapılıyor, yapılamıyor, dönen dolaplar var, bu dolaplar işin sonunda kimin üzerine düşüyor ? Kimler dolap altında kalıyor ?

Güzel bir roman, konu çok spesifik gibi gelse de sizi içine alıyor ve sürüklüyor. Bu roman, birkaç sene önce oyunlaştırılmıştı. Tiyatro Dot tarafından. Şimdi olsa oyunu izlemek isterdim doğrusu.

No comments:

Post a Comment